Kekemelik, bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen, sadece dil ve konuşma süreciyle sınırlı kalmayıp duygusal, sosyal ve ailevi boyutlarda da derin etkiler yaratan bir iletişim bozukluğudur. Bu nedenle etkili ve sürdürülebilir bir müdahale süreci, yalnızca bireyi değil, onun çevresindeki destek sistemlerini – başta ailesini – merkeze alan bütüncül bir yaklaşımı gerektirir. Bu anlayış, ailenin sadece bir destekleyici unsur değil; sürecin etkin, bilgili ve eşit ortağı olduğunu kabul eder.
Aile katılımı, terapötik sürecin çevresinde değil, merkezinde konumlandırılır. Bu çalışmanın temel amacı, kekemelikle mücadelede ailenin rolünü derinlemesine ele almak ve aile-merkezli yaklaşımların önemine dikkat çekmektir. Beş bölümden oluşan kitap aile-merkezli yaklaşımı odağına almaktadır. İlk bölümde kekemelik olgusu tanıtılmış, değerlendirme ve terapi sürecine genel bir çerçeve çizilmiştir. İkinci bölümde, bireyin yaşam evreleri boyunca kekemeliğin aile bağlamındaki yansımaları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise aile-merkezli yaklaşımın kuramsal temelleri ve bu yaklaşımın neden gerekli olduğu ele alınmıştır. Dördüncü bölüm, uygulayıcıların dikkat etmesi gereken ilkeleri ve karşılaşılabilecek güçlükleri kapsamaktadır. Son olarak beşinci bölümde, kekemelik terapilerinde aile-merkezli yaklaşımların örnekleri sunulmuş ve bu alandaki sınırlılıklar ile geliştirme önerilerine yer verilmiştir.